AŞIK VEYSEL ÖLÜMÜNÜN 45. YILINDA DATÇA'DA ANILDI
Aşık Veysel Datça’da anıldı: Dostlar seni unutur mu?
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şubesi Cemevi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi’nin ortaklaşa düzenlediği Aşık Veysel’i Anma Programı 23 Mart 2018 Cuma günü Saat: 20.00'de Datça Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Halk ozanı Aşık Veysel ölümünün 45. yılında Muğla Datça’da anıldı. Sunumunu Şule Bayar’ın gerçekleştirdiği programın açılışı Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Datça Şubesi Mustafa Katıkçı tarafından. Ardından konuşan Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şube Başkanı Murat Yıldırım etkinlikte Aşık Veysel’in hayatına ve eserlerine geniş bir şekilde yer verdi.
Konuşmasına Aşık Veysel’in şiiri ile Yıldırım, “Aşık Veysel bu coğrafyanın yetiştirdiği en değerli ozanlarındandır. Ve pek çok sanatçıdan farklı olarak henüz hayatayken yarım yüzyıldır sanatına gönül vermişliği karşılıksız bırakılmamış 1965 yılında TBMM de çıkarılan özel bir kanunla Aşık Veysel’e “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden” ötürü 500 lira aylık bağlanmıştır. Sivas’ın bir köyünde yoksulluk ve hastalıklarla başlayan hayatı yine doğduğu köyde Sivrialan da bu gün de Müze olan evinde; 73 yılının 21 Mart gecesi 3.30 da ardında nice eser bırakarak sona ermiştir. Ve böylece kavuşmuştur sadık yârine” ifadelerini kullandı.
Datça Belediye Başkanı Gürsel Uçar’ın ve Datça halkının da ilgiyle izlediği etkinlik Ali Ekber Bayar ve arkadaşlarının seslendirdiği Aşık Veysel türküleri dinletisiyle sona erdi.
HACI BEKTAŞİ-İ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI
DATÇA ŞUBE BAŞKANI
MURAT YILDIRIM’IN KONUŞMASI
Söyler Veysel sözlerinden vazgeçmez
Bulanık çeşmeden kimse su içmez
Ganadı olmasa kuşlar da uçmaz
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız
Bulanık çeşmeden kimse su içmez
Ganadı olmasa kuşlar da uçmaz
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız
Diyen değerli halk ozanımız Aşık Veysel
Şatıroğlu’nu anmak için toplandığımız bu güzel meclisimizde elbette onun
dizeleriyle söze başlamak istedim. Âşıklık geleneğinin unutulmaya yüz tuttuğu
bir zamanda ortaya çıkan ve Türk Halk şiirinin önde gelen simalarından olarak
kendini kabul ettiren Aşık Veysel 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinin
Sivrialan köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak yokluk ve yoksulluğun
ortasına dünyaya gelmiştir. Veysel Anadolu insanının bu
günde yaşadığı pek çok sorunu çocukluğunda yaşamasının yanı sıra 7 yaşında o
günlerde çok ciddi bir salgın olan çiçek hastalığına yakalanmıştır
Ve bu
hastalıkla sol gözünü kaybetmiş, talihsizliği bununla da bitmemiş sağım
sırasında annesini beklerken nispeten görebildiği sağ gözünü de ineğin tepmesi
sonucu kaybetmiştir.
Değerli misafirler pek
çoğunuzun bu büyük ozanımızın hayat hikâyesini bildiğini biliyorum ancak
kendisini anarken;
Göz ile görülmez duyulan seslerNerden uyanıyor bizdeki hisler
Şekilsiz gölgesiz canlar nefesler
Duyulan ne duyuran ne duygu ne… Diye soran bu duygu insanının yaşamını özetlemek isterim.
Babası, geçirdiği zor
günlerde içine kapanan Veysel’i düştüğü boşluktan kurtarmak için ona bir
bağlama alır. Kendisi de şiire meraklı, tekkeyle içli dışlı biri olan baba
Karaca Ahmet, küçük oğluna Pir Sultandan, Yunus Emre’ye şiirler ezberletir. İlk
bağlama derslerini köylüsü Molla Hüseyin’den daha sonrada baba dostu Çamşıh’lı
Ali Ağa’dan alır.
25 yaşında ilk
evliliğini yapan Veysel’in bu evlilikten olan çocukları ölür. Anne babasının
vefatından sonra, eşi de kendini terk eder. 1921 yılında Gülizar hanımla ikinci
evliliğini yapan Âşık Veysel’in bu evlilikten 2i erkek altı çocuğu oldu.
1931 yılında o zamanlar
Sivas Lisesi edebiyat öğretmeni olan Ahmet Kutsi Tecer ve arkadaşları “Halk
Şairlerini Koruma Derneği”ni kurdular. Ve 5 Aralık 1931 tarihinde de üç gün
süren Halk Şairleri Bayramı’nı düzenlediler. İşte bu Veysel’in hayatını
değiştiren olayların ilkiydi. Zira 1933’e Cumhuriyet’in 10. yıldönümünde Ahmet
Kutsi Tecer’in direktifleriyle bütün halk ozanları Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk üzerine şiirler yazdılar. Bunlar arasında Veysel de vardı.
Veysel’in gün ışığına çıkan ilk şiiri böylece “Atatürk’tür Türkiye’nin
ihyası”... Dizesiyle başlayan şiir oldu. Destanı Atatürk’e getirmek hevesiyle
geldiği Ankara da ne yazık ki şiirini Ata’ya okuyamadı. Ancak, Hâkimiyet-i
Milliye (Ulus) de destan üç gün boyunca yayınlandı.
Köy Enstitüleri’nin
kurulmasıyla birlikte, Ahmet Kutsi Tecer’in katkılarıyla, sırasıyla Arifiye,
Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri’nde saz
öğretmenliği yaptı. Öğretmenlik yaptığı bu okullarda Türkiye’nin kültür
yaşamına damgasını vurmuş birçok aydın sanatçıyla tanışma olanağı bulduğu gibi
hasret şiirlerinin birikimi de bu yıllardadır.
Şiirlerinde birlik ve
bütünlük mesajları veren, bilim ve teknolojiyi önemseyip benimseyen Veysel
özünde ve sözünde samimidir. Karanlık dünyasında aydınlıklar çıkarırken
sevecendir.
Sen altınsın ben tunç muyum
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben saç mıyım,
dizeleri herkesin eşit
olduğuna dair en güzel söylemlerden biri değil midir? Şüphesiz öyledir ve Aşık
Veysel bu coğrafyanın yetiştirdiği en değerli ozanlarındandır. Ve pek çok
sanatçıdan farklı olarak henüz hayatayken yarım yüzyıldır sanatına gönül vermişliği
karşılıksız bırakılmamış 1965 yılında TBMM de çıkarılan özel bir kanunla Aşık
Veysel’e “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden” ötürü 500 lira
aylık bağlanmıştır.
Sivas’ın bir köyünde
yoksulluk ve hastalıklarla başlayan hayatı yine doğduğu köyde Sivrialan da bu
gün de Müze olan evinde; 73 yılının 21 Mart gecesi 3.30 da ardında nice eser
bırakarak sona ermiştir. Ve böylece kavuşmuştur sadık yârine…
Teşekkürler…Murat Yıldırım
Hacıbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Datça Şube Başkanı
FOTO GALERİ:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder